Ekran bağımlılığı, siber zorbalık, dijital şiddet ve mahremiyet riskleri… Karabük’te velilere dijital dünyanın görünmeyen yüzü anlatıldı.
Karabük Üniversitesi (KBÜ) Bilim İletişimi Ofisi, dijital çağda büyüyen çocukların karşılaştığı risklere dikkat çekerek velilere önemli uyarılarda bulundu.
Cumhuriyet Anadolu Lisesi velilerine yönelik düzenlenen “Dijital Nesil ve Aile Dinamikleri” başlıklı Bilim Kafe etkinliğinde konuşan Öğr. Gör. Dr. Hülya Özçağlar Eroğlu, dijital bağımlılığın dünya genelinde hızla yaygınlaştığını belirterek şu değerlendirmeyi paylaştı:
“Dijital bağımlılık artık küresel bir halk sağlığı sorunu olmuş durumda.”

Gençlerin bildirim kontrolü, beğeni takibi ve çevrimiçi olma isteği nedeniyle sürekli bir kaygı döngüsüne girdiğini söyleyen Eroğlu, 2019 verilerine göre dijital bağımlılık nedeniyle psikiyatri kliniklerine başvuran genç oranının yüzde 30,7’ye ulaştığını aktardı. Bu bağımlılığın kimi zaman madde bağımlılığı tedavisine benzer yöntemlerle ele alındığını, gençlerin saatlerce karanlık odada tutulduğu terapilerin bile uygulanabildiğini dile getirdi.
Dijital Yerliler ve Dijital Göçmenler Arasındaki Uçurum
Sunumunda dijital kuşaklar arasındaki farklılıklara dikkat çeken Eroğlu, dijital yerlileri şöyle tanımladı:
“Teknolojiyle doğan, okuma yazmayı teknolojik aletler üzerinden öğrenen bir nesilden bahsediyoruz.”
Eroğlu, dijital göçmenlerin ise teknolojiye sonradan uyum sağlamaya çalışan ebeveynler olduğuna dikkat çekti. X ve Y kuşağının analogdan dijitale geçişin tamamına tanıklık ettiğini, buna karşın Z ve Alfa kuşaklarının doğrudan dijital kültürün içinde büyüdüğünü ifade etti.
Bu kuşak farkının, öğrenme biçimlerinden kullanılan dile kadar her alanda kendini gösterdiğini belirten Eroğlu, “Biz kılavuz okuyarak öğrenmeye çalışırken, çocuklar ‘kurcalayarak’ deneme–yanılma yoluyla öğreniyor. Aynı dünyaya bambaşka gözlüklerle bakıyoruz.” dedi.

“Çocuğum Ekranın Ardında Ne Yaşıyor?”
Eroğlu, ebeveynlerin en çok kaygılandığı soruları da gündeme getirdi: “Çocuğum odasına kapanınca ne yapıyor?”, “Ekranın arkasında kimler var?”, “Bir istismara maruz kalabilir mi?”
Bu endişelerin doğal olduğunu belirten Eroğlu, çözümün yasaklarda değil, süreci aileyle birlikte yönetmekte olduğunun altını çizdi. Ailelerin kaygıları azaltmak ve çocukları korumak için uygulayabileceği önerileri şöyle sıraladı:
- Sürece eşlik edin, çocuğu yalnız bırakmayın
Çocukların dijital ortamda neye maruz kaldığını anlamanın en etkili yolunun birlikte zaman geçirmek olduğunu söyleyen Eroğlu, ebeveynlerin çocuklarının izlediği içerikleri tanımasının güveni ve iletişimi güçlendirdiğini aktardı.
Eroğlu, “Takip etmekten çok eşlik etmek önemli. Çocuğunuzun izlediği YouTube kanalını, takip ettiği içerik üreticisini siz de görün, gerekirse siz de abone olun ki ortak konuşma alanınız olsun.” dedi.
- Ortak dijital dil geliştirin
Dijital içerikleri birlikte keşfetmenin ebeveyn–çocuk ilişkisini güçlendirdiğini vurgulayan Eroğlu, Z kuşağının özgürlük, eğlence, hız ve kişiselleştirmeye önem veren bir yapıda olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
“Gençler kendilerini sosyal medyada ifade ediyor, kimliklerini orada inşa ediyorlar. Onları sadece eleştiren değil, anlamaya çalışan ve ortak dil kuran ebeveynlere ihtiyaç var.”
Eroğlu, bu yaklaşımın çocukların riskli içeriklere karşı daha kolay yönlendirilebilmesini sağladığını ifade etti.
- Dijital aile protokolü uygulayın
Eroğlu, aileler için hazırladıkları 15 maddelik dijital aile protokolünü velilere dağıttıklarını belirterek şu önerilere dikkat çekti: Uyku öncesi ekran kullanımının sınırlandırılması, odalarda cihaz bulundurmama, ailece ekransız zamanlar oluşturma, haftada bir gün “dijital detoks aile etkinliği” planlama.
Bu tür kuralların sadece çocuklar için değil, ailedeki tüm bireyler için geçerli olması gerektiğini söyleyen Eroğlu, “Önce biz sofraya telefonsuz oturacağız ki çocuktan da bunu isteyebilelim.” dedi.
-Mahremiyet bilinci oluşturun
Eroğlu, mahremiyet ihlallerinin önemli bir bölümünün ne yazık ki aile kaynaklı olduğuna dikkat çekerek, “Çocuk fotoğraflarının ve videolarının kontrolsüz paylaşımı ciddi güvenlik, mahremiyet ve istismar riskleri doğuruyor.” uyarısında bulundu.
Bebeklikten itibaren alt değiştirme, banyo, kıyafet deneme gibi özel anların sosyal medyada sergilenmesinin, çocukların dijital ayak izini daha başlamadan riske attığını belirten Eroğlu, bu görüntülerin kötü niyetli kişiler tarafından Dark Web/Deep Web ortamlarında kullanılabildiğini ifade etti.
Eroğlu ayrıca, ebeveynlerin çocuklarıyla yetişkin diliyle konuşmaktan çekinmemesi gerektiğini, özellikle çevrimiçi yabancılarla etkileşim, mahrem fotoğraf talebi ve duygusal manipülasyon gibi konularda açık ve dürüst diyalog kurulmasının hayati olduğunu vurguladı.
-İletişim kanallarını açık tutun
Eroğlu, gençlerin dijital ortamlarda manipülasyona ve siber zorbalığa açık hale gelmesinde değersizlik duygusunun önemli bir rol oynadığını belirterek “Çocuk aile içinde değer gördüğünü hissettiğinde dış onay arayışı azalır. Bu da manipülasyon ve siber zorbalığa karşı doğal koruma sağlar.” dedi.

Siber Zorbalık İlkokula Kadar İndi
Siber zorbalığın artık elinde akıllı telefonu olan ilkokul çağındaki çocuklarda bile görülebildiğini belirten Eroğlu, dijital şiddetin geniş bir etki alanına sahip olduğunu şu sözlerle anlattı:
“Siber zorbalık akranlar arasında gelişen bir zorbalık türü olsa da dijital şiddet bunun çok ötesine geçiyor; bireyleri, kurumları hatta tüzel kişileri dahi etkileyebiliyor.”
Eroğlu, Kanada’da dijital şiddet sonucu intihar eden Amanda Todd örneği üzerinden, çevrimiçi istismar, özel görüntülerin ifşası ve ardından gelen hakaret/linç dalgalarının gençleri ne kadar ağır psikolojik sonuçlara sürükleyebileceğini anlattı.
Türkiye’de de çocuk ve gençlerin uygunsuz içeriklere, tehlikeli oyunlara, meydan okumaya dayalı “challenge” akımlarına ve pornografik içeriklere maruz kaldığını aktaran Eroğlu, çocukluk masumiyetinin süresinin giderek kısaldığını vurguladı.
“Dijital şiddet TCK’da tek başlık değil, pek çok maddeye yayılmış durumda”
Eroğlu, Türk Ceza Kanunu’nda doğrudan “dijital şiddet” başlığının bulunmadığını hatırlatarak, bu alandaki fiillerin farklı maddeler kapsamında değerlendirildiğini söyledi.
Buna göre dijital şiddet kapsamına giren pek çok eylem, tehdit, hakaret, iftira, şantaj, kişisel verilerin hukuka aykırı kullanılması ve özel hayatın gizliliğinin ihlali gibi suç tipleri üzerinden cezalandırılıyor.
FOMO: “Bir şey kaçırıyor muyum?” kaygısı
Gençler arasında yaygınlaşan FOMO (Fear of Missing Out – Gelişmeleri kaçırma korkusu) kavramını da açıklayan Eroğlu, sürekli çevrimiçi kalma isteğinin uyku problemleri, kaygı bozuklukları ve bağımlılık davranışlarına zemin hazırladığını belirtti.
Eroğlu, “Bildirimlere bakmadan duramayan, ‘acaba yeni ne oldu, kaç beğeni aldım?’ diye sürekli ekrana dönen bir kuşaktan bahsediyoruz. Bu dürtüsel yapı, dijital bağımlılığı besleyen en önemli faktörlerden biri.” dedi.

“Eğitim yalnızca okullara bırakılacak bir sorumluluk değil”
Etkinliğin açılışında konuşan Cumhuriyet Anadolu Lisesi Müdürü Recep Kabaş, öğrencilerin zamanlarının büyük kısmını aile ve sosyal çevrede geçirdiğine dikkat çekerek, eğitimin yalnızca okullarla sınırlı düşünülemeyeceğini vurguladı.
KBÜ ve İl Millî Eğitim Müdürlüğü iş birliğiyle gerçekleştirilen buluşmanın, okul–aile iş birliğini güçlendirmeye yönelik planladıkları çalışmaların ilk adımlarından biri olduğunu belirten Kabaş, salonu tahsis eden İl Sağlık Müdürlüğüne teşekkür etti ve programdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Velilerden Tam Not
Etkinliğe katılan veliler, paylaşılan bilgilerin hem günlük yaşam hem de çocuk eğitimi açısından son derece değerli olduğunu ifade etti.

Emine Kılıç:
“Üç çocuğum var. Onları yetiştirirken en çok endişe ettiğim konulardan biri, bizim bu konularda yeterince bilgili olmamamızdı. Çocuklarımıza faydalı olabileceğimizi, onların elinden hiçbir şeyi tamamen alamayacağımızı öğrendim. Artık zararlarına karşı onları uyarabileceğimizi biliyorum. Eğitimin her saniyesi değerliydi ve her söylenen not alınacak, çocuklarla paylaşılacak düzeydeydi.”

Cemile Çetinkaya:
“Çok güzel bir bilgilendirmeydi. Kendim ile ilgili açıklılar ve eksiklikler, çocuğum ile ilgili neler yapabileceğim hakkında fazlaca fikir gelişti. Yararlı bir program oldu.”
Bilim Toplumla Buluşmaya Devam Ediyor
Karabük Üniversitesi Bilim İletişimi Ofisi, YÖK’ün tüm üniversitelerde kurulmasını istediği yapı kapsamında, bilimsel bilgiyi toplumla buluşturmayı amaçlayan çalışmalarını sürdürüyor. Bu Bilim Kafe etkinliği de KBÜ ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğiyle gerçekleştirildi.
