Filistin... Topraklarına gözyaşı karışan, taşı toprağı kana bulanan bir vatan. İşte bu toprakların duyulmayan her çığlığını bir nebze olsun duyurmaya çalışan Karabük Üniversitesi Hemşirelik Bölümü öğrencisi Miqdad Khdour bize orada yaşananları anlattı.
Röportaj:
Çağla Tütünen
"Türkiye’ye geliş amacımız okumak ve iyi bir eğitim almak."
Filistinli bir öğrenci olarak bize buraya nasıl geldiğinden ve zorluklarından bahseder misin?
Miqdad Khdour 24 yaşında, Kudüslü, Karabük Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü öğrencisi
Türkiye’ye geliş amacımız okumak ve iyi bir eğitim almak. Filistin’den Türkiye’ye gelme aşaması benim için zorlu geçiyor. 3 tane sınır kapısı var. Filistin, İsrail, Ürdün. Biz bunlardan tek tek izin alıp kontrolden geçiyoruz. Her birinde en az 12 saat beklemek zorunda kalıyoruz. İsrail, Türkiye’ye geldiğim için çok zorluk çıkarıyor ve sorgulamaya tutuyor. Türkiye hakkında, buradaki yaşantım hakkında, okul bitince ne yapacağımı, ailemi kısaca her şeyi soruyorlar. GPS aracılığıyla sürekli takibe alıyorlar. Ben YÖS, TOEFL, Denklik Sınavı, SAT gibi sınavlara girdim o şekilde kazanıp geldim buraya. Türkiye’de huzur var, ben burada kendimi özgür hissediyorum.
Türkiye'nin Filistinli öğrencilere desteği sizce nasıl? Beklentileriniz karşılanıyor mu?
Türkiye Filistin’e çok destek sağlıyor, özellikle öğrencilere. Ben YTB’den (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı) burs almadım. Bu burslardan faydalanan öğrenci sayısı 100 - 150 kişi civarında oluyor. Bu bursları sadece yüksek puanlı öğrenciler alabiliyor. 2016 yılında 180 ülkeden 5 bin 428 öğrenci burs aldı. Bursların miktarı yaklaşık 200 - 300 dolar arası. Barınma noktasında da devlet yurtlarında kalamıyoruz. Bunun için kontenjan verilmiyor. Bir de burada okuduğumuz için ek olarak öğrenim ücreti veriyoruz.
"Sağlık noktası en büyük problem…"
Türkiye’de okuyan yabancı öğrencilerin en büyük sıkıntısı sağlık noktasında oluyor. Sağlık hizmetleri için yüksek miktarda ücret ödüyoruz. SGK’da ücret yatırmak için belirli tarihler oluyor eğer onu kaçırırsanız sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorsunuz. Staj yaptığım yerde elime iğne battı ve test yaptırmak için hastaneye gittim fakat SGK olmadığı için bakmadılar. SGK’ya gittiğimde ise yardımcı olamayacaklarını söylediler. Bu noktada çok sorun yaşıyoruz.
"Biz Mescid-i Aksa’da ibadet etmek istediğimiz zaman o kontrol noktalarından izin almak zorundayız. En az bir hafta öncesinden bildirmemiz gerekiyor. Bizi sorgulamaya tutuyorlar. İbadet etmek isteyenlerden bazıları izin alabiliyor bazılarına ise izin verilmiyor."
Mescid-i Aksa, 42 yıldan beri Siyonist terör devletinin işgali altında bulunuyor. Bu kutsal mekanda neler yaşanıyor, bir Kudüslü olarak nelere şahit oldun?
Kuran-ı Kerim’de İsra Suresi’nin hemen ilk ayetinde “Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah yücedir. Gerçekten O, işiten görendir.” (İsra, 17/1) buyurularak Mescid-i Aksa’nın kudsiyetine değinilmektedir. Müslüman alemi için bu kadar önemli olan Mescid-i Aksa Müslümanlar tarafından unutulmuş, işgal altında olan bu mescid adeta işgalcilerin ellerine bırakılmıştır. Bütün Kudüs çevresi 12 metrelik duvarlarla çevrili. İki üç yere kontrol noktaları kurulmuş durumda. Biz Mescid-i Aksa’da ibadet etmek istediğimiz zaman o kontrol noktalarından izin almak zorundayız. En az bir hafta öncesinden bildirmemiz gerekiyor. Bizi sorgulamaya tutuyorlar. İbadet etmek isteyenlerden bazıları izin alabiliyor bazılarına ise izin verilmiyor. Sabah 6’dan akşam 18.00’a kadar ibadet etme hakkımız var. Cuma günleri Mescid-i Aksa’ya 65 yaş ve üstü kişiler girebiliyor. Ramazan ayında Teravih namazı kılmak için başvurdum ve izin alamadığım için bundan mahrum bırakıldım. Resim çekmek bile yasak içeride. Bu duruma tepki göstermek istendiğinde yani halk bir eylem yaptığında hemen ateş edilip insanlar öldürülüyor. Ya da hapse atılıyorsunuz. Küçük çocuk, genç, yaşlı, kadın ayrımı yapmadan ağır cezalar uyguluyorlar.
"Yurtdışında öğrenim gören öğrenciler döndükten sonra ülkelerine alınmıyor. Şu anda Karabük’te okulu bitirdiği halde gidemeyen birçok insan var."
"Gazze’ye elektrik günde 4 ile 6 saat arasında veriliyor. Hastaneler, okullar, üniversiteler jeneratör kullanılarak faaliyet gösterebiliyor."
İsrail’in Gazze’ye uyguladığı insanlık dışı abluka tüm gerçekliğiyle karşımızda duruyor. Bu ablukada kalan Gazze halkı ne durumda anlatır mısın?
Gazze güneybatısında Mısır, kuzeyde ve doğusunda da İsrail ile sınırı olan bir bölge. Gazze’ye giden 4 girişten 2’si kapatılmış durumda. Bu girişler tutuluyor ve yardımlar dahi ulaşamıyor. Halkın giriş ve çıkışları kapatılmış durumda. Gazze’ye elektrik günde 4 ile 6 saat arasında veriliyor. Hastaneler, okullar, üniversiteler jeneratör kullanılarak faaliyet gösterebiliyor. Su için ise İsrail’in Gazze’ye verdiği birkaç km’lik alandan su kullanılıyor. Orada eğitim çok kötü durumda. Üniversite okumak isteyen bir öğrenciden yaklaşık 3 bin dolar gibi yüksek bir rakam isteniyor. Seçebileceğiniz sadece birkaç bölüm var. Yurtdışında öğrenim gören öğrenciler döndükten sonra ülkelerine alınmıyor. Şu anda Karabük’te okulu bitirdiği halde gidemeyen birçok insan var. Hastalara ilaç temin edilemiyor. Her ilacı bulmakta sıkıntı yaşıyorlar. İş bulmaları çok zor. İsrail orada evleri yıkıyor fakat yerine tekrar inşa yapılmadığı için çoğu insan çadırlarda yaşıyor. Barınma orada zorluk yaşatıyor insanlara.
"Benim babam beş yıl hapishanede kaldı. Bir ay boyunca o da ölüm orucu tutanlar arasındaydı."
"Bazı insanları 2 - 3 ay boyunca hücrede elleri kelepçeli bir şekilde tutuyorlar... Şu anda bizim ellerimizde taştan başka silah yok. Atılan taşların cezası en az 2 yıl hapisle sonuçlanıyor."
İsrail hapishanelerinde esir tutulan yaklaşık iki bin Filistinli esir 17 Nisandan beri açlık orucu tutuyor. Bu ölüm oruçlarının sebepleri neler?
Benim babam beş yıl hapishanede kaldı. Bir ay boyunca o da ölüm orucu tutanlar arasındaydı. Buradaki tek maksat işgal hapishanelerindeki işkence ve kötü muameleyi protesto etmek. Bu çabalar sonucunda İsrail Hükümeti onların isteklerinden birkaçını yerine getirmeyi kabul etti. İnsanlar bu hapishanelerde çok zor şartlarda yaşıyor. Aileleriyle sadece ayda bir kere yarım saat görüşme hakları oluyor. Bunu cam arkasından telefonla görüşerek gerçekleştiriyorlar. Esirlerin istedikleri bu sürenin 15 dakika daha uzatılması. İnsan gibi muamele edilmiyor. İsrail askeri oradaki insanlara çok kötü davranıyor, onlar daha iyi koşullar istiyorlar. Yemek noktasında çoğu insan aç kalıyor. Ailelerinden kıyafet dahi almaları yasak. Havalandırma süreleri sadece birkaç dakikadan ibaret. Bazı insanları 2 - 3 ay boyunca hücrede elleri kelepçeli bir şekilde tutuyorlar. Güneş ışığı bile görmüyor oradaki insanlar. Hastalansalar bile ölüm raddesine gelene kadar hastaneye götürülmüyorlar. Biz kendi topraklarımızda yaşıyorken, ibadetlerimizi yaparken onlar geldiler ve bizi kendi topraklarımızda katlettiler, kendi vatanımızda bize yer vermiyorlar. Şuan da bizim ellerimizde taştan başka silah yok. Atılan taşların cezası en az 2 yıl hapisle sonuçlanıyor. Üstelik küçük çocuklar bu cezalara çarptırılıyor. 3 ay önce 15 yaşındaki kardeşim hastaneye gitmek için evden çıktı ve İsrail polisi onu yoldan çevirip suçu olmadığı halde hapse attı. 1 ay boyunca hücrede tutuldu. Üstelik bize haber bile verilmedi. Nerede tutuluyor ne durumda bunları bize kimse söylemiyor. Üstelik kardeşimi görmemize izin dahi vermiyorlar. Bu insanlar suçu olmayan insanlar fakat hepsi ağır bir şekilde cezalandırılıyorlar.
"Ben buradan tüm herekse şunu söylemek istiyorum: Filistin’e yapılan zulüm sadece oradaki insanlara değil tüm insanlığa yapılan zulümdür. Tüm Müslümanlar bir olup oradaki insanlara elimizden gelen desteği vermeliyiz."