Şehir

Usta ellerde işlenerek zamana direnen meslek: Semercilik

Usta ellerde işlenerek zamana direnen meslek: Semercilik

Usta ellerde işlenerek zamana direnen meslek: Semercilik

Safranbolu‘nun son semerci ustası Bahri Özdemir’in, Semerciler Çarşısı'ndaki evine Külliye Karabük ekibi olarak gidiyoruz. Yılların yorgunluğu yüzüne çökmüş olsa da güler yüzü ile karşılıyor bizi Bahri usta. Öpülesi nasırlı elleri bu zanaatı yıllardır yaptığının bir kanıtı adeta. Kolay mı çocuk yaştan beri o kocaman semerci makasını,  semerci demirini, hele o uzun çuvaldızı kullanmak, avuç demiri olsa bile... Ellerine, yüzüne, fiziğine en önemlisi de yüreğine işlemiş bu semercilik mesleği.
Bir zamanların en gözde meslekleri şimdilerde gelişen teknoloji ve değişen hayat şartları sonucu artık eskisi gibi rağbet görmüyor. Bunlardan biri de semercilik mesleği. Diğer el sanatları gibi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan semercilik mesleğini bütün zorluklara rağmen icra eden Karabük Safranbolu’nun son semerci ustası Bahri Özdemir’in Eski Çarşı’daki evinin kapısını çaldık. Güler yüzü ve samimi tavırlarıyla bizi karşılayan Bahri usta, zamana ve teknolojiye direnen son semercilerden biri. “Bu benim zanaatım, bitmesi beni çok üzüyor” Şu an 55 yaşında olan Bahri usta, diğer semerci ustaları gibi çocuk yaşta çıraklık yaparak başlamış bu mesleğe. 7 yıl çıraklık yapmış. Ardından kalfalık. Öyle usta olmak kolay değilmiş. Yıllarını vermiş. Bir kaç yıl önce kaybettiği ustaları Mustafa Kemal Ayaroğlu ve Mehmet Özgün’ü minnetle anıyor. “Onların yetiştirdiği son semerci ustası benim” derken sesindeki burukluğu hissedebiliyoruz. Bahri usta semercilik mesleğinin bitme aşamasına nasıl geldiğini şu sözlerle aktarıyor: “Bu benim zanaatım, bitmesi beni çok üzüyor. Kızmıyorum aslında kimseye, çünkü teknolojinin gelişmesi, tarım aletlerinin çoğalması semere olan ihtiyacı öldürdü. Mesela, şimdi çapa motorları var, onlar bunun işini görüyor. Vatandaşın eşekle, atla işi yok. Eskiden eşek ve atlarla ormandan odun taşınırdı. Şimdi devlet odunu hazırlıyor, paranı yatırıyorsun, kamyon veya tırla çekip evine getirebiliyorsun. İşte bu sebeple de semercilik öldü” “En ufak bir hata yapsak, hayvanın sırtında yara oluşur” Mesleğini severek yapan Safranbolu’nun son semerci ustası Bahri usta, semerciliğin çok özen isteyen bir zanaat olduğunu, dengeli yapılması gerektiğini, en ufak hata yapıldığında semerlerin hayvanın sırtına zarar verebileceğini söylüyor. Tıpkı ustası Mustafa Kemal Ayaroğlu gibi hayvanlara hiç zarar vermeyen, hatta yaptığı semerler ile hayvanların bir tüyünün bile yolunmadığı semerler yapmayı ilke edinmiş Bahri usta şöyle devam ediyor: “Şimdi hayvanın omurgalarının denk geldiği yerlerde en ufak bir hata yaparsak, hayvanın sırtında yara oluşur. Hayvanlar insanlar gibi konuşarak derdini açamaz, o yüzden ne gerekliyse onu özenle yapmamız lazım, severek yapmamız lazım.” “Bu meslek tamamıyla el emeği” Matkap hariç, hiç bir makinenin kullanılmadığını söyleyen usta, bu mesleğin tamamıyla el emeği olduğunun altını çiziyor. "Eskiden matkap da yoktu" diyen Bahri ustanın "El burguları kullanırdık" derken de gözleri uzaklara dalıyor. "Semercilik" diyor ve devamında şunları sıralıyor Bahri usta: "Kolay bir meslek değil, çok yorucudur. Kolay mı sabahtan akşama kadar dizinin üzerinde oturup, sürekli eğilip bükülmek? Kamburlaşırsın. Ustalarım da kamburdu ama bu işi severek yaparsan yorgunluğu ve kamburluğu koymaz insana." Atların ve eşeklerin sırtları yaralanmasın diye ince eleyip sık dokuyan, bu konuda büyük özen gösteren semerci ustaları, kendi sırtlarında oluşan kambura aldırmayacak kadar çok seviyor olmalılar zanaatlarını. “İyi yapılmış bir semer ne hayvanı yorar, ne de insanı” Safranbolu, Eski Çarşı’da hala adı olan ama işlevi olmayan Semerciler Çarşısı'ndan söz etmeye başlıyor Bahri usta. Eskiden o Semerciler Çarşısı'nın bulunduğu handa en az 150-200 hayvan olurmuş. Cumartesi günleri buranın pazarı olduğundan, köylü pazara gelirmiş eşeğiyle, atıyla. Ürettiklerini satmak, tükettiklerini almak için. Cuma akşamdan gelirmiş pazarcılar. Semeri onarılacaklar, semerlerini bırakırlarmış. Ya da yeni semer alacaklar sipariş verirmiş. Cumartesi ve pazar alışveriş bitiminde onarılmış veya yeni semerler ile hayvanlarını ödüllendiren insanlar, atların ve eşeklerin üzerinde tekrar köylerine dönerlermiş. İyi yapılmış bir semer ne hayvanı yorarmış, ne de insanı. Bahri usta o dönemdeki piyasanın canlılığını anlatırken o günleri adeta yaşıyormuş gibiydi. Bahri ustanın çıraklık döneminde bu iki ustası dışında diğer 23 usta Safranbolu’nun yerlileriymiş. Mandacı tabirini kullandığımız kişilermiş. Pazar günleri asla dükkan açmazlarmış, açsalar bile sadece çıraklar çalışırmış. Yavaş yavaş rağbet görmemeye başlayan bu meslekte sadece 5 çıraklarmış o dönem. Diğer 4 çırak da farklı işlere yöneldiği için, semerci Bahri amca Safranbolu’nun şimdiki tek usta semercisi olarak yaşamaya çalışıyor. Son olarak, hatta semerciliğin son ustası olarak, bir isteğinin, bir amacının olup olmadığını soruyoruz... “Bu işin son ustası son zanaatkarıyım. Unutulmaması için elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım” Bu mesleğin, bu zanaatın, bu hatıraların, bu emeklerin unutulmaması gerektiğini düşünüyor Bahri usta. Şimdilik az da  olsa Ovacık, Eskipazar, Kastamonu, Çankırı ve çevre köylerden sipariş aldığını, fakat 2000’li yılların başlangıcından şu zamana kadar 5 tane semer bile satamaz hale geldiğini söylüyor. Safranbolu’nun son semerci ustası Bahri usta bu samimi, sıcak ve anlamlı sohbetimizi şu cümleleriyle tamamlıyor: “ Bu civarda benden başka bu mesleği yapacak usta olmadığı için mecburen ihtiyacı olanlar beni bir şekilde buluyor. Siparişler az da olsa gelen vatandaşı boş çevirmemek lazım, köylüye hizmet etmek lazım. Biz böyle böyle öğrendik ustalarımızdan. Yoksa amacım para kazanmak değil, şundan ne kazanılır ki zaten? Kamışını Afyon’dan getiriyoruz, keçesini İstanbul’dan, derisini Gerede’deki tabakhanelerden topluyoruz. Semer deyip geçme, her şeyi farklı yerlerden geliyor. Semer tahtası Kastamonu’nun bir köyünde yine el emeği ile yapılıyor. Bu malzemeleri toplamak zor iş. Fakat herkesin biraz kazandığı ile bu çark dönüyordu. Şimdi ise kârlı bi iş değil. Fakat işte gönül verdim bu işe, bu benim en iyi bildiğim iş, bu civarda bu işin son ustası, son zanaatkarıyım. Unuttulmaması için elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım. Minyatürünü yaparım, eğitimlerini veririm, seminerler veririm, herkese seve seve anlatırım, ama imkanım yok.” Ustaları gibi kendisi de, hayvanları ve insanları yormayan semerler üreten, yorgun ve kambur semerci ustalarını saygıyla anıp, Safranbolu’nun son semerci ustası Bahri Özdemir'e bu güzel ve anlamlı sohbet için teşekkür ederek ayrılıyoruz yanından… Haber: Eda Yalçın, Fotoğraflar: Kübra Malkoç