Akademik

“4. Uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresi” Karabük Üniversitesinde Başladı

“4. Uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresi” Karabük Üniversitesinde Başladı

“4. Uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresi” Karabük Üniversitesinde Başladı

Karabük Üniversitesi ev sahipliğinde 12-14 Ekim tarihlerinde düzenlenecek “4. Uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresi” başladı. Karabük Üniversitesi Safranbolu Turizm Fakültesi ev sahipliğinde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu ortaklığı ile gerçekleştirilecek “4. Uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresi” başladı. Safranbolu Fethi Toker Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Prof. Dr. Sadettin Ökten Konferans Salonunda gerçekleşen programa, Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, Rektör Yardımcısı ve Başak Cengiz Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. İsmail Rakıp Karaş, Genel Sekreter Lütfü Köm, Safranbolu Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Avni Kırmacı, Cittaslow Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. H. Rıdvan Yurtseven, Cittaslow Türkiye Teknik Koordinatörü Bülent Köstem, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Düzenlenen “4. Uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresi”, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından açılış programında Üniversitenin tanıtım filmi gösterildi. Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, 4. Uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresi’nin açılış konuşmasında,  "Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılına yaklaştığımız güzel bir Ekim sabahında UNESCO Kültür Mirası Safranbolu’da, Karabük Üniversitesi Turizm Fakültesinin ev sahipliğinde gerçekleşecek olan 4. uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresine hepiniz hoş geldiniz. Dünyada mimari gerçekten önemli bir yer tutmaktadır. Mimari, medeniyetin son derece önemli bir parçasıdır. O nedenle geçmişten günümüze medeniyetler, mimariye bir doku, bir şekil, bir his, duygu vererek asırlar ötesine seslenmek, kalıcılıklarını böylelikle gerçekleştirmek istemişlerdir. Her bir medeniyet, önce mimaride ön plana çıkmaya çalışmıştır" dedi. Her bir medeniyetin kendi medeniyet tasavvurunu, dünyaya göstermek istediği üstün özelliklerini mimariye nakış nakış işleyerek asırlar ötesine kalıcılık mesajı vermeye çalıştığını belirten Rektör Prof. Dr. Fatih Kırışık, "Elbette bu anlamda medeniyetlerin kurgulandığı tasarımın, ilkelerin, değerlerin, yaşatılması son derece önemli bir özellik göstermektedir. Bu anlamda baktığımızda medeniyet tasavvuruyla mimari arasında büyük bir bağlantı bulunduğunu görmekteyiz. O halde biz de geçmişte atalarımızın kurmuş olduğu medeniyetlere ve bu medeniyetlerde benimsedikleri mimari eserlere, bu mimari eserlerin tasarımlarıyla ilgilenerek neler yapmak istediklerini, nasıl bir bakış açısını, nasıl bir dünya tasavvurunu dünyaya yaymak istediklerini görmek zorundayız. Geçmişten günümüze baktığımızda maalesef üzücü bir durum olarak belirtmek isterim ki mimaride geçmişteki üst seviyeleri yakalayamadığımızı, biraz geride kaldığımızı görmek üzücü bir durum olsa gerek diye düşünüyorum. Farklı farklı modeller, farklı farklı tasarımlar, farklı farklı yaşam tarzlarına göre oluşturulmuş mekanlar bu anlamda günümüze dair bize gerçekten büyük fikirler vermektedir. O halde bu tasavvur neye dayanıyor? Bu düşünce dünyasının ana ilkeleri nelerdir? Farklı tasarımların, farklı modellerin kaynağı nedir? Nasıl bir yaşam tarzını ya da farklı yaşam şekillerine göre oluşturulmuş mimari eserleri, coğrafi düzenlemeleri hepsini tek tek detaylı olarak sanki o çağda yaşayan bir insan gibi hissetmek, düşünmek, taşta atan o nabzı fark etmek zorundayız. Aksi takdirde o hissiyatı yakalamamız biraz geride kalacaktır diye düşünüyorum" dedi. "ÜZERİMİZDEKİ CAM TAVANI KALDIRMAMIZ GEREKİYOR" Rektör Prof. Dr. Fatih Kırışık, yapılaşma konusuyla ilgili kentleşme modellerine, farklı kültürel modellere ve yaşam şekillerine ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek, "Bu konuda özellikle yapmamız gereken önce kentlerin tasarımından başlayarak yeni bir bakış açısı, yeni bir medeniyet tasavvuru, yeni bir dünyanın inşasını hayal etmek zorundayız. Bu anlamda hayallerimize sınırlar koyduğumuzu düşünüyorum. Yenilikçi modeller ortaya koyma konusunda cesaretimizin biraz kırık olduğunu düşünüyorum. Daha cesur, daha kararlı, geleceğe dair daha büyük hayaller kurduğumuz bir medeniyet algısı tasavvuru içerisinde hareket etmemiz gerektiğine inanıyorum. O halde yeniden geçmişte atalarımızın yapmış olduğu gibi kurmuş oldukları muhteşem medeniyetlerin bir benzerini yeniden inşa edebiliriz. Dünya gerçekten böyle bir medeniyete büyük bir ihtiyaç duyuyor. O halde bu ihtiyacı görerek, bu gereklilikleri fark ederek hayal gücümüzü serbest bırakalım; yeni kentler, yeni meydanlar, yeni binalar, yeni pazar yerleri, yeni sokaklar, yeni alışveriş merkezleri, yeni yaşam merkezleri hayal edelim, tasavvur edelim ve gerçekleştirelim. Bunu yaparken elbette tarihimizden, geçmişimizden, kültürel değerlerimizden, milli ve manevi değerlerimizden ilham alın. Bir medeniyet kurmak için bir gayrete gelelim, bir heyecana katılalım ve bu heyecanla aşkla yeni bir medeniyeti inşallah dünyaya biz de hediye edelim. Bu anlamda dünyanın 2000 yılından itibaren müthiş bir değişim süreci içine girdiğini görüyoruz. Artık 20. yüzyılın ezberleri, 20. yüzyılın eserleri, 20. yüzyılın değerleri, 20. yüzyılın yaklaşımları, düşünceleri, modelleri, her şeyi değişmektedir. Dünya 2000 yılından itibaren her yıl yeniden oluşacak bir medeniyetin kuruluşuna tanıklık ediyor. Bunu özellikle gelecek bilim fütüroloji çalışmaları yapan pek çok akademisyen de ifade ediyor. O halde biz de dünyanın yeniden inşa olduğu bu yüzyılda biz kendi medeniyetimizi yeniden kurgulayalım, yeniden inşa edelim. Böylelikle dünyanın yeniden bir barış, sevgi, kardeşlik, insani değerler temelinde yükselmesini sağlayalım. Bu bizim için bir gereklilik olmaktan çıkmış, bir zorunluluk haline gelmiştir. Özellikle Cumhurbaşkanımızın sıkça ifade etmiş olduğu Türkiye Yüzyılı mesajı da Türkiye medeniyetinin, Türkiye mimarisinin yeniden dünyaya hakim olacağı bir yüzyılı işaret etmektedir. O halde bizler bu kararlılık ve cesaretle mimariden sanata, kültürden edebiyata her alanda yeniden bir dünya inşa etmenin tasavvuru ve hayali içerisinde olmalı ve buna göre bütün akademik çalışmalarımızı, bütün çalışmalarımızı, planlarımızı, kişisel planlarımızı buna göre tanzim etmeliyiz. Bu bağlamda inşallah yeni bir medeniyet kurma konusundaki arzumuzu, gayretimizi, hedeflerimizi yeniden revize eder, dünyaya, insanlığa söyleyebileceğimiz, insanlığın kardeşliği için insanlığın daha iyi bir yaşama kavuşması için bir medeniyet kurma, yeni bir medeniyet inşa etmenin temellerini hep beraber hep birlikte atabiliriz. Tabii bunu yapmak çok kolay değil. Önce üzerimizdeki cam tavanı kaldırmamız gerekiyor ya da üzerimizde bir cam tavan olmadığını fark etmemiz gerekiyor. Uzun bir süre Osmanlı Devletinden sonra öz güven noktasında kimi zaman eksiklikler yaşayabiliyoruz. O halde hiçbir otorite bilimsel anlamda, medeniyet anlamında, kültür anlamında bizim cam tavanımız olamaz, olmamalıdır. O halde herhangi bir şekilde bizi sınırlayan bir cam tavan olmadığını hesaba katarak serbestçe hareket edebilir, hayallerimizi yazıya dökebilir, sanata, mimariye dökebilir ve hayata geçirebiliriz. Şu anda bunun tam zamanı, tam yeri ve tam dönemi diyebilirim" diye konuştu. "SOSYOFEST, 'SOSYAL BİLİMLER FESTİVALİ'Nİ KARABÜK’TE GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ" Rektör Prof. Dr. Fatih Kırışık, Karabük Üniversitesi olarak "Sosyofest" adını verdikleri Sosyal Bilimler Festivali yarışması ile Türkiye çapında, üniversite, lise ve ortaokul düzeyindeki yarışma kategorileriyle gençlere sosyal model tasarımlarını teşvik ettiklerini dile getirerek, "İnşallah ilkini Karabük’te yapmayı planladığımız, kavramsal tasarım aşaması bitmiş olan Sosyofest yarışmamızda gençlerimize farklı konularda sosyal model tasarlamalarını ve bu sosyal modellerin diğer sosyal modellerle yarışmasını planlıyoruz. Sosyal model tasarımı konusu Türkiye’de çok bilinen bir konu değil. Hatta sosyal model ifadesine bile şöyle tanımlarına baktığımızda pek bir tanım bulmadığımızı gördük. 'Sosyal model nedir?' diye tanımladık. Sosyal model tasarım yarışmasının nasıl bir perspektiften olması gerektiğini açıkladık ve 'sosyofest.org' isimli internet sitemizi hayata geçirerek buradan Türkiye’ye ve bütün dünyaya çağrıda bulunarak sosyal model tasarımlama konusunda önemli bir başlangıç yapmış olduk. Tabii bunun bir boyutu sosyal model tasarım yarışması iken bir modeli de festival boyutu. Festival boyutunda da sosyal ve beşeri değerlerimizi stantlar halinde hem kurumlarımızın hem ilgili birimlerimizin yaşatmasını, tanıtmasını amaçlıyoruz. Gastronomi olabilir, kültürel değerlerimiz olabilir, mimari değerlerimiz olabilir, sosyal model alanında yapılmış olan bütün tasarımlar bu anlamda sergilenebilir, böylelikle hem sosyal modelde tasarım yapılabileceği ve bu tasarımların tanıtılabileceği, bir uçağın tanıtıldığı gibi bir sosyal modelin de tanıtılabileceği bir modeli ortaya koymuş olacağız. Bu anlamda biz de kendi akademik çalışmalarımızda pek çok sosyal modeli ortaya koyduk. Kentleşme modelini ortaya koyduk. Ekoloji modelini, ekoloji yaklaşımlarını ortaya koymuş olduk ve böylelikle bu modeller üzerinden ülkemizin, milletimizin istifade etmesini, sorunlarını çözmesini ve yenilikçi yaklaşımlarını yakalamasını hedefledik. Dolayısıyla burada ifade etmek istediğim, hayal gücümüzü serbest bıraktığımız takdirde müthiş başarılara imza atacağımızı düşünüyorum. Fakat biraz hızlı ilerlememiz gerekiyor. Hızlı ilerlemenin şartı ise birlikte çalışmaktır. Bir kişi bir kişilik iş yapar, iki kişi iki kişilik iş yapar ama iki kişi birlikte çalışırsa 11 kişinin tek başına yapabileceği işi yapar. Üç kişi üç kişilik iş yapar ama birlikte çalışırsa 111 kişinin tek başına yapabileceği işi yapabilir. Hızlı ilerlemek için hızlı mesafe kat etmek için sizi birbirinizle rekabet etmeye değil, birlikte çalışmaya davet ediyorum. Böylelikle medeniyetimizi çok daha hızlı bir şekilde kurabiliriz, geliştirebiliriz" diye konuştu. Rektör Prof. Dr. Fatih Kırışık, konuşmasının son bölümünde, "Karabük Üniversitesi olarak Safranbolu’nun bizde çok özel bir yeri var. Safranbolu Yerleşkemizdeki Mimarlık, Turizm, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültelerimiz ile Safranbolu Şefik Yılmaz Dizdar Meslek Yüksekokulumuzdaki bölümlerimiz ile yaşayan tarih Safranbolu’nun mimarisine, kültürüne, turizmine, gastronomisine, el sanatlarına her türlü bilimsel katkıyı vermeye devam ediyoruz. Şehir-Üniversite iş birliğini önemsediğimiz yeni dönemde Safranbolu ile ilgili bilimsel toplantı ve projelerimizin sayısını hızla arttıracağız. Bu çerçevede Turizm Fakültemizin öncülüğünde hazırlanan 4. Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresine ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyoruz. Kongre paydaşlarımız Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve İzmir Kavram Meslek Yüksekokuluna, kongremize sponsor olan kurum ve kuruluşların yöneticilerine teşekkür ediyor, tebliğlerini keyifle dinleyeceğimiz kıymetli hocalarımıza başarılar diliyorum. Kongremizin hayırlara vesile olması dileğiyle hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım" ifadelerini kullandı. Kongreye ilişkin bilgiler veren Kongre Başkanı Safranbolu Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuray Türker, Uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresinde üç gün boyunca 58 bildiri sunulacağını söyleyerek, " 4 yıl önce 'Safranbolu’ya böyle bir kongre yakışır' diyerek çıktığımız yolda, bugün kongremizin dördüncüsünü düzenlemekten büyük onur ve mutluluk duyuyoruz. Safranbolu’nun Osmanlı İmparatorluğu dönemini yansıtan göz alıcı mimarisi bu kongrenin organize edilmesi için bize ilham verdi. Bu kongrenin gerçekleştirilmesi için bir UNESCO Dünya Miras Kenti ve yılda bir buçuk milyon turist ağırlayan bir kültür turizmi destinasyonu olan Safranbolu’dan daha iyi bir yer olamazdı. Kongremizin temel amacı, turizm destinasyonlarından en temel çekiciliklerinden biri olan mimari eserler, turizm için ya da turizm sektörü tarafından inşa edilen mimari yapılar, turizm mimarlık ve kültürel miras arasındaki ilişki ve bu ilişkinin önemini ortaya koymaktır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da kongre ortaklarımız Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu bu kongrenin daha güçlü olarak organize edilmesine katkı sağlamışlardır. Kongreye sunulmak üzere 64 bildiri gönderilmiş olup iki gün boyunca yüz yüze ve çevrim içi olarak devam edecek olan kongrede bunlar arasından seçilen 58 bildiri sunulacaktır. Bilindiği üzere Safranbolu bir Cittaslow kenti olabilmek için başvuru yapmış olup değerlendirmeler halen devam etmektedir” dedi. Açılış oturumunun ardından davetli konuşmacı sunumları, Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Rakıp Karaş moderatörlüğünde başladı. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Rakıp Karaş, “Safranbolu’dayız, Cittaslow kavramının belki Türkiye’de en çok konuşulması gereken yerlerden birindeyiz. Yakın dönemde başvuru yapıldı belki ama Safranbolu Cittaslow ünvanını ilk alan şehirlerden biri olmalıydı. Çünkü hepimiz o tarihi şehrin sokaklarında geziyoruz. Geçmişin o efsunlu zamanlarında, tarihimizin güzel günlerinde, Osmanlı’nın mimariyi tesis ettiği dönemlerdeki tarihi sokaklarda dolaşırken oradaki yavaşlığı, ağır kanlılığı, adabı, düzeni, okumasanız ve incelemeseniz bile hepiniz teneffüs etmişsinizdir. Safranbolu evlerinin, sokaklarının kendine özel özellikleri var. Safranbolu’nun en bilinen özelliği bütün olarak korunmuş olması. Anadolu’da bugün Osmanlı evlerinin, tarihi Türk evlerinin olduğu pek çok şehir var. Fakat bütün bir kültürlü görünmek istiyorsanız ilk olarak Safranbolu’ya gelmelisiniz. Evleri, sokakları, hamamı, kütüphanesi, esnafı, arastası, camileri ve o dar sokaklarıyla Osmanlı şehrini, Osmanlı hayatını bizatihi müşahede etmeniz mümkündür. Bu diğer şehirlerde biraz daha belki zordur. Münferit evler, eserler elbette vardır ama bütünüyle bu ölçüde korunmuş bir şehir pek müşahede etmedim doğrusu. Ana temamız yavaş şehir, o yavaşlıkla Safranbolu’yu şöyle yavaş yavaş dolaştığımız zaman ve ayrıntılara dikkat ettiğimiz zaman bunu çok çok iyi hak ettiğini ve geçmişte bunu bizatihi temsil ettiğini görmemeniz mümkün değil” diye konuştu. International Cittaslow Bilim Kurulu Üyesi, İstanbul Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Rıdvan Yurtseven yaptığı konuşmada, "Sürdürülebilir turizmin bile temel bir tanımı yok ve bunları çok kullanmayı seviyoruz. Bunun nedeni benim gözümde uygulamanın önce başlaması ve sonra bunun bilimsel temele oturtulmaya çalışılması. Turizm kavramı böyle değil, başlangıçtan itibaren önce bir temelleri oluşturulmuş, ne yapılacağı ve nasıl olacağı bu işin belirlenmiş. Cittaslow adından belli yavaş kasaba. Şehir değil, kent de değil. Yavaş kasaba. Çünkü Cittaslow’un sözleşmesine baktığımızda diyor ki 'Kasaba tarımsal özelliğini kaybetmemiş kentler' diyor. Buna biz 'Kasaba' diyoruz ama Türk idare tarihinde kasaba kavramı kaldırıldığı için ne yazık ki ilçe de denmiyor işte citta karşılığı şehir olsun. Şehirde artık hizmet sektörü gelişmeye başlamıştır. Kent dediğimiz kavram da öyle. Onun için ben her makalemde altına dipnot koyarak, açıklayarak bunu şiddetle belirtiyorum, yavaş kasabalar olması gerekiyor” şeklinde konuştu. Cittaslow Türkiye Teknik Koordinatörü Kamuran Bülent Köstem ise yaptığı konuşmada, Cittaslow kavramına ilişkin, “Nüfusu 50 binden az kentlerin kendi kimliklerini koruyarak var olma mücadelesi diyebiliriz buna. Çünkü turistik alanlarda bunu çok görüyoruz ama kırsalda da çok var. Küçük kentler yavaş yavaş yok oluyor, nüfusu azalıyor, gençler azalıyor, herkes büyük şehirlere gidiyor, kimse çalışmıyor. Tarımda mesela şu anki yaşlı nüfus gittikten sonra çocukları gelip tekrar o tarım işine devam edecek mi, etmeyecek mi? Büyük bir soru bu. Hem bunun için hem kültürümüzü, tarihimizi korumak ve devam ettirmek için aslında bu şehirlerin yaşaması gerekiyor. Bu şehirde insanların yaşaması gerekiyor, o şehirlerde insanların yaşaması için de o şehirleri daha yaşanabilir hale getirmek gerekiyor. Yani yaşanabilir derken sadece mimari, ve tarım, istihdam değil, eskiden olduğu gibi bir şehir insanların bütün ihtiyaçlarını karşılayabildiği, yaşamaktan mutlu olduğu bir şehir haline getirmek gerekiyor. Bu Cıttaslow’un biraz da dertlerinden biri bu. Yani kent kendi kültürüne, tarihine, esnafına, zanaatkarlarına, mimarisine, tarımına sahip çıkarak bir noktaya gelsin. Özellikle turistik yerlerde görebiliyoruz, şöyle karikatürize ediyorlar. 'Bu kenti İtalya’dan alıp İspanya’ya koysanız ziyaret edenler fark edecek mi? Kentlerin kendi kimliklerine sahip çıkması gerekiyor' derken kentleri bir standarda tek tipli sokmamak gerekiyor. O yüzden 'Mimarisini şöyle koruyabilirsin diye net bir şey yazmak yerine, yerel değerlerimizi korumamız lazım' diyor. Onu nasıl koruyacağını da kentler, kendi ihtiyaçlarına göre belirlemeli" dedi. “4. Uluslararası Turizmde Mimarlık ve Kültürel Miras Kongresi”, sürdürülebilir mimari ve turizm, mimaride ekolojik yaklaşımlar, turizmde ikonik mimarinin kullanılması, sıradışı binalar, turizmin oteller, restoranlar, kafeler, müzeler, sanat galerileri, sergi merkezleri gibi fiziksel mekanları, turistik çekiciliğin geliştirilmesinde otel mimarisinin rolü, kentsel ve arkeolojik alanlar, doğal miras ve tabiat varlıkları, müzecilik, yöresel mimari, tarihi binalara turizm amaçlı yeni işlev kazandırma, tarihi çevrede yeni yapılaşma, etnik mimari, inanç turizmi ve dini yapılar, mimarlık ve etnik turizm, miras turizmi, tarihi çarşılar, kentleşme ve turizm, citta-slow, tematik yapılar ve alanlar, peyzaj planlama, marka şehirler, yerel kimlik oluşturmada, markalamada ve imaj yaratmada mimarinin rolü, turizmde markalaşmaya etki eden mimarlar, hediyelik eşyalar ve mimari, yasal ve denetimsel çerçeve, yerel yönetimlerin koruma ve turizmdeki rolü gibi konu başlıklarında ele alınacak. Kongre, tüm dünyadan pek çok akademisyen, araştırmacı, uygulamacı, yerel otoriteler, turizm paydaşları ve mimarların bir araya gelmesine olanak sağlayacak. Karabük Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenecek “4. Uluslararası Turizmde Mimarlık Ve Kültürel Miras Kongresi” 14 Ekim'e kadar devam edecek. Editör: Arş. Gör. Fatma Sena YAMAN / Haber: Yasin ALDEMİR / Fotoğraf: Erdal ÇITAK / Kamera: Mahmut GÜMÜŞ
Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü